Sonrası...
Önce yaşadım. Sonra yaşamaktan utandım. Utandıkça nefret ettim. Beni farklı kılan neydi anlamadım. Neden ben bu yaşımı hak ettim, neden üniversite okuyabilmeyi hak ettim, neden birini sevmeyi hak ettim anlamadım. Anlamadıkça daha da utandım. Utandıkça nefeslerimden vazgeçmek istedim. Yapamadım. Sonuçlarını gördüğüm bir şeye kimseyi mahkum edemedim. Bu bir seçenekti ve çoktan seçilmişti. Benim elimde artık yoktu. Gülüşümden vazgeçtim sonra. Kahkahalarım uzaktaydı. Tutamadım. Kaybettim. Bedenim bana ait değildi, zarar verdim. İstemediğim her şeyi temizledim, olmadı. Ne kir gitti ne utanç. Kırmızı. Farklı bir anlam kazandı. Yıpranmışlıkla birleşti. Kızardıkça anladım elimde olmayan şeyleri. Bu utanç temizlenmiyordu. Ne sabunla ne deterjanla. Bu utanç benim nefesimdi. Elimden akmıyordu. Bu yaş, bana ait olan tek şeydi ama sevemiyordum. "İnsanlar ölüyor, ben büyüyordum." Yıllarım. Gelecekte olanlara bakmadım, düşünmedim, istemedim. Geçmiştekileri özledim, geri alamadım. Özledikçe yaşatmak istedim, yaşatamadıkça benzemek. Kestim attım her şeyi. Dokunamadıklarım hayatımdı aslında. Anlamadım, anlaşılamadım. Dokunmak istemediğim bendim aslında. Dokunmalarına gerek yoktu ağlamam için, ben ağlamaktan ölüyordum zaten.
Sonrası. Hep sonrası iyilik güzellik demek istedim. Meğer ben bu cümleyi kullanmanın vadesini de doldurmuşum. Ben onu da bilmiyordum. Sonrası... Bir kapı araladım kendime. Geçmişe giden bir yol buldum sandım. Zamanda yolcuğu keşfetmişliğin edasıyla, kendime yeni bir evren kurdum kimsenin ulaşamayacağı yerlerde. Mutluluğu ve huzuru tattım yeniden. Kaybetme korkusu olmadan sevdim, üzülmeden ağladım. Sarıldım sıkıca, zaten benden gidemeyeceklere. Her şey güzelken fark ettim neyi kaybettiğimi. Gerçekliği ve zamanı. Artık kaybolmuştum. Yaşadığım yer benim kurduğum, zihnimin bana vaat ettiği en güzel seraptı. Gerçek olmadığını bile bile seçtim. İstediğim gerçek dünya değil, huzurdu anladım. Katlanmaktan ziyade tercih etmek istedim, yaşadığım hayatın bana getirdiklerini. Bulduğum yere gittim, oraya ait olmak istedim. Kendi kurduğum evrende, kendi seçimlerimle yaşadım. Gerçek hayattan uzakta, benim içimde. Temiz bir dünyaydı orası. Kirlenemeyecek kadar masum, kirletilemeyecek kadar güvenli. Her yerini ben inşa ettim. Her şeyin tercihini yaptım. Kaybettiğim dostlarım bile geldi sonra. Zamanın bir parçasında beni sevmiş olan herkes geldi yanıma, nerede olurlarsa olsunlar. Her gece farklı biriyle buluştum. Bazen gezdim, bazen kahve içtim sohbet ettim, bazen küçük bir çocuğun masumluğuyla evcilik bile oynadım ben orda. Sorularımı sordum. Gerçek dünyada beynimi yiyen tüm soruların cevabı oradaydı. Benden saklananları öğrendim, öğrendikçe merakım arttı. Gerçekliği kaybettim. Zamanı kaybettim. Fark ettim ki zaman, bana bağlıymış. Algıladıkça var, hissettikçe yokmuş. Zaman geçti fark etmedim. Ben aynı kaldım, insanlar değişti, insanlar gitti. Ben aynı kaldım, hayatım değişti. Ben aynıydım ama bedenim zamanı algılamaya devam etti. Saçlarım beyazladı, kilolarım bile terk etti bedenimi. Aslında hiç sevmediğim ve hep kurtulmak istediğim o fazla kilolar bile kalmadı yanımda. Ve ben... Rüyalarımda yine aynıydım. Genç, mutlu, coşkulu ve hayalperest. Katlanmadığım bir huzur.
Uyandırdılar beni bir gün. Bu hayatta istemeden bağlandığım prangalar bileğimi sıktı ben uzaklaştıkça. O zaman anladım kaybolmuşluğumu. Ben fark ettiğimde, kendi yarattığım evrene de ait olamadım. En mutlu olduğum yerde bir yerim kalmamıştı artık. Orası bile beni bir tercih yapmaya zorunlu kıldı. Denizin kenarında, güzelliğini ve hırçınlığını aynı anda gösterdi bana. Huzurla kaybolacağımı anlattı bana. Seçim yapmamı istedi. Benim seçimim belliydi ama o bilmiyordu. Bilmiyordu ki benim elimde birden fazla seçenek olmadığını. Bilmiyordu ki o cesaretin ve merhametsizliğin bende olmadığını. Ayrıldım oradan. Zaten yarım kalan kalbimi de orada bırakıp, döndüm gerçek dünyaya. Kontrolden çıkan bir gerçek hayat bekliyordu beni. İçimden gelmeyen bir azimle taşları yerine oturtmaya başladım.
Ve bugün, ben o dünyaya elveda dedim! Bugün ben, kardeşimle vedalaştım ve onu gönderdim. Yine geldi bana kardeşim. Belki de son kez geldi, bilmiyorum. Bu sefer o gösterdi bana yolu, oraya ait olmadığımı ve gerçek dünyaya dönmem gerektiğini. Bana sarıldı, ben de ona. Hiç kaybetmeyecek gibi ama her anın değerini bilerek. Ağlamadan ama acı çekerek. O da üzgün gittiği için, hissettim. Ben bugün, kardeşimi yeniden hissetim! Belki de son kez... Ve ben... Seninle şarkı söylemeyi çok özledim. Ve ben... Senin şarkılarını da özledim.
Ben bugün, belki de son kez, kardeşimle vedalaştım. Tekrar görüşmek üzere!
"-Mezarlıktan korkuyorsan, sevdiğini kaybetmemişsindir."
Yorumlar
Yorum Gönder